Adem Helvacı
bey, şafak doğangüneş diyene kadar da nöbet tutulması cidden zordur eminim. Ben bir hafta kala silahımı teslim etmiştim, acemi birliği ve usta birliği dâhil ben de iki defa çarşıya çıktım

biri yemin töreninde, ikincisi ise dağıtıma çıkmadan bir hafta önce idi.
Ben herkesin az da olsa buna benzer şeyleri askeriye de görmesini isterim, sivil yaşamın değerini o kadar iyi anlıyor ki insan gözünde tütüyor her şey. Çocukluğumuzda bakkallarda leblebi tozu satılırdı, birgün nöbette canım leblebi tozu çekmişti

hiçbir albenisi yok aslında ama insanın canı her şeyi istiyordu. Kayseriliyim, burnumda devamlı mantı tütüyordu; mantı yemeyi çok özlemiştim.
Devrecilik ben de yaşadım, üst devreye kafa tuttum diye (bağırmıştım) günde 18 saat nöbet tutardım. Trabzonlu bir devrem vardı, tam nöbet yerinden çıkacağım; çıkma çıkma bu nöbette de benimlesin diye dalga geçerdi

diş fırçası ile tuvalet temizletmeye çalıştılar, orada da kavga ettim 6 kişi üzerime geldi. Olay büyüdü, bölük astsubayı devreye girdiğinde hepsi kedi olmuştu. Ben hayatımın hiçbir döneminde dayak yemekten de korkmadım, dayak atmaktan da

başım dik bir şekilde kendimi ifade ettim, olayı anlattım onların yanında adam beni bırakıp üst devrelere girişmişti. Bir yandan da özlüyorum o günleri, askerlik iyi ki var.